18 Temmuz 2014 Cuma

Deliduman


Emrah Serbes'in son romanı Deliduman çıktığından beri Gezi romanı deniyor. Evet içinde Gezi var ama sadece Gezi yok. Gezi bu romanın bir parçası ama konusu değil. Bu başkahramanımız Çağlar İyice elçiliğinde anlatılan bir kasaba romanı, dağılmış aile romanı, sevgisizlik romanı, kalbi kırık bir roman.

Hikaye çok basit; Çağlar'ın kız kardeşi Çiğdem Michael Jackson gibi dans ediyor, onun bu yeteneğini tüm kainata göstermek ve ünün zirvesine taşımak için abisi de elinden geleni yapıyor. Bu sırada sağ bir partiden eski belediye başkanı olan dedenin adını da kullanarak Kıyıdere'nin belediye başkanlığını kapan bir dayı, sonradan ruhu hastalanmış bir kadın olduğunu anladığımız bir anne, ateist-komünist-mimar-sorumsuz bir baba… Bu ailede Çağlar herkesten nefret ediyor, dayısından it ve şerefsiz demeden  bahsedemiyor, annesini sevgisizliğiyle hasta ediyor, babasıyla dünya başına yıkılsa konuşmuyor. Bir tek Çiğdem var. Çiğdem'le ilişkisi kardeş ilişkisinden farklı. Kardeş dediğin arada kavga da eder, kıskançlık da yapar, rekabete girer. Burada yaş farkı fazla olsa da garip bir durum var. Sevdiği hatun tarafından da terk edilmiş olan Çağlar sanki tüm sevgisini, tüm ilgisini, bütün benliğini Çiğdem'e adamış. Ancak 9 yaşında sıradan (Çağlar duymasın arıza çıkarır) bir çocuk sevgiye karşılık verebiliyor demek ki.

Aslında evi kendi hayatını gönlünce yaşamak için terk edip gitmiş olan babadan, boş vaatler ve ümitlerle oyalayıp kandıran bir dayıdan, sebepsiz yere terk edip mesajlara bile cevap vermeyen kız arkadaştan başka çok kalp kıran var. Kalbi kırılanlar da bir İyice kardeşler değil. Ya Mikrop? Ya anne? Ya T.C. Sinem Uzun? Sanki bir girdap var, bir kalp kırıklığı diğerlerini doğuruyor, herkes birbirini kırıyor, kırıklar geometrik oranla artıyor.

Çağlar bir direnişçi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. O milyonların katıldığı bir direnişe aidiyet duyamayacak kadar dirençli. Onun kendi gündemi, kendi alemi var. Bazı anlarda direniş onun gündemiyle kesişiyor ama hiçbir zaman gündeminin parçası olmuyor. Sağ belediyeciliğin içinden gelen, yazlık ilçe insanı Çağlar dışardan bakıyor olaylara. Gezi'yi güzellemiyor, direnişi yermiyor. Direnişin özel nedenlerle bitmesini istiyor ama isyanın nedenini sorgulamıyor. Bireylere bakıyor o. T.C. Sinem Uzun'u eleştiriyor, farklılıkları kucaklamak için parka gelip ona apaçi diyenlere içerliyor, onu dinlemeden suçlu ilan edenlere isyan ediyor, müdahale etmeyeceğiz diye diye vatandaşın ağzını burnunu kıran polisle dalgasını geçiyor. Olayların tüm taraflarının saçmalıklarını ve haklılıklarını görüyor.

Serbes'in tüm bunları anlatırken zaman zaman absurde kaçan mizahi bir dil kullanması diğer romanlarındaki dilden biraz farklı olabilir. Kitapta bol küfür var. Nasıl olmasın 17 yaşında bir lise öğrencisi hiç de hayatından memnun olmadığı günleri anlatıyor. Mamafih mi deseydi? Çağlar karakteri romanın anlatıcısı olarak sadece içerikle değil üslupla da şekilleniyor. Geveze başkahramanımız arada hiç çaktırmadan büyük laflar ediyor, okuyucuyu hiç kasmadan, yormadan hayat dersini veriyor. Benim bu romanda en sevdiğim şey anlatım ile karakterin bütünleşmesi, birbirini şekillendirmesi oldu. Bir yazar kendisini anlatsa dahi bunu başarmasının kolay olmadığını düşünüyorum.

Öykü ise kendini okutan bir tempoda büyük sürprizler sunmadan akıp gidiyor. Çiğdem'in dans etme çabası dışında ortak öğesi bulunmayan olaylar silsilesinin bence başı sonu yok. Bu sevgisizlik, yalnızlık ve kalp kırıklığı dolu neşeli geçit töreninden bir kesit.

Bu romandan geriye bende bir hikaye kalmayacak. Çağlar İyice, trajikomik durumlar, üslup ve hüzün hatrımda yer edecek. Deneyin, bu roman belki sizi sarsmayacak, başucu kitabınız olmayacak ama bence seveceksiniz.

12 yorum:

  1. Son zamanlarda aile içi sorunların gençleri veya insanı nasıl etkilediği konusunda hikayeler anlatan, gözlemlerde bulunan pek çok kitap okudum. Öyle denk geldi. Severim de böyle romanları ve filmleri. Deliduman da onlardan biri. Çağlar İyice'yi çok sevdim. Bazen güldüm, bazen hüzünlendim.
    Emrah Serbes, 17 yaşındaki bir erkek çocuğunun psikolojisini ve davranışlarını anlatmada oldukça başarılı olmuş. Kendisini tebrik etmek gerekir. Bir de tabi pek çok açıdan Gezi olaylarına değindiği için, tarihe not düştüğü için tebrik ediyorum. Kısacası ben bu romanı çok sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorum için teşekkür ederim. Ben kitabı çoğu zaman yüzümde bir gülümsemeyle okudum. Çağlar hüzünlerini bile mizahla anlatıyordu. Onu sevdim mi? Bazen çok gıcık oldum ona, bazen acıdım, bazen onunla empati kurdum. Yazar gerçekten iyi anlatmış, o gerçek bir insanmış gibi karışık duygular içindeyim:) Belki okumuşsundur ama aile sorunları üzerine bir roman da ben tavsiye edeyim: Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan (http://kitapnot.blogspot.com.tr/2014/04/aile-cay-bahcesi.html)

      Sil
    2. Teşekkürler. Aile Çay Bahçesi'ni okudum. Tam ondan önce de Yekta Kopan'ın tavsiye ettiği Reddediyorum'u okudum:) Norveçli yazar Per Petterson'un. O hikaye de dünyanın başka bir ucundan ama insanoğlunun sorunları ortak neticede.
      Ben Çağlar'a kızmadım hiç. Gençlere kızmam, onlar daha yolun başında. Deneye deneye, hata yapa yapa öğrenecekler ve onları asıl şekillendiren ailedir, çevredir, sosyal şartlardır, yaşadıkları coğrafyadır bana kalırsa.
      Sevgiler...

      Sil
  2. Emrah serbes bir röportajında bahsetmiş, aklıma çok güzel olur diye not düşmüştüm , henüz alamadım ama kesin edinilecekler arasında...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben alıp okuduğuma son derece memnunum. Siz de okuyunca yorumlarınızı buraya bekliyorum.

      Sil
  3. Deliduman ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. Tebrik ediyorum sizi ve blogunuzu bu kadar geç gördüğüm için de kendimi bir güzel payliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beni mahcup ettiniz. Eh artık sık sık buralara beklerim :)

      Sil
  4. Son zamanlarda okuduğum en güzel romanlardan bir tanesiydi. Okurken hem keyif aldım hemde hüzünlendiğim yerler oldu. Herkesin okumasını tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geç cevap veriyorum ama Yiğit Can boşuna konuşmuyor demeden edemiyorum.

      Sil
  5. Emrah Serbes hiç okumadım ama bu kitabı beni çok cezbediyor, bu güzel yazınızdan sonra büyük ihtimalle okuyacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serbes'in her zamanki tarzının biraz dışında sanırım ama beğenerek okuyacağınızı düşünüyorum.

      Sil
  6. okumanıza, yorumunuza sağlık
    Ülkemizde ve insanımızın hafızalarında kalıcı olarak yer bulacak olan Gezi Parkı direnişinin, iki kardeşin kendi dünyalarına kadar nasıl geldiğini ve bu direnişin içerisinde yer almaya çalışmalarının iki kardeşin ve çevresindekilerin başlarına neler açabileceğini okuduğumuz bir roman Deliduman…………………………………………………………………………

    kitabın bana yaşattığı duygular için bloguma ziyaretinizi beklerim

    http://tayfunsurucu.wordpress.com/2014/10/15/oyuna-gelmekten-korkarken-kendi-oyunlarimiza-davet-ettiklerimize-yapabileceklerimiz-hakkinda-ayni-korkuyu-hic-duymayiz/

    nice yeni okumalar diler yeni kitap yorumlarınızı okumak isterim.

    YanıtlaSil

Söyleyecek sözü olanlara bayılırım! :)