17 Mayıs 2014 Cumartesi

Bir Öneri: Germinal

Şu günlerde televizyona anlamaz şekilde bakıp 'neler oluyor ya' diyorsanız size bir önerim var. Çok sayın başbakanımızın şöyle biraz geçmişe giderek verdiği kıymetli örneklerle aynı dönemde geçen gerçekçi bir roman: Emile Zola'dan Germinal.

Germinal 1860'larda kuzey Fransa'da bir maden hasabasında geçer. Başkahramanları kasabaya yeni gelen genç Etienne ve kıdemli maden işçisi Mahue'dir. İşçiler fakirliği de aşan bir yokluk, zulüm ve çaresizlik içinde yaşamaktadır. Sosyalist düşüncenin de yayımasıyla bir grev patlak verir. Gerisini heyecanı kaçmasın diye anlatmıyorum ama birkaç ipucu verebilirim: Jandarma kurşunu, ölüm, cesaret, sabotaj. 13 Mayıs'ta Soma'da can vermiş işçilerin neler yaşadığını hayal dahi edemiyorsanız bu eserdeki maden faciası ve mahsur kalanların yavaş ve acılı sonları size bir fikir verebilir.

Zola'nın en iyi romanı olarak gösterilen bu kitabı önermemin en önemli nedeni gerçekçi olması. Hatta geçrek bir olaydan yola çıkılarak yazılmış olması. Maden işçisinin hayatına tercüman olmasa Zola'nın 1902 yılındaki cenazesine maden işçileri de katılıp 'Germinal! Germinal!' diye bağırmazdı herhalde. Önerimin ikinci nedeniyse aslında ilkiyle yakın ilişkili. Biraz günümüze geliyorum; bence burada anlatılanlar hala geçerli. O yokluk, çaresizlik, kölelik, ezilmişlik hala aynı. Arada farklar da yok değil, artık kadınlar madene inemiyor, artık protestolar gerçek kurşunla değil, biber gazı ve tazyikli suyla dağıtılıyor. İsyan etmekse artık ayıp, tek yapılması gereken şey milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde provakatörlerin oyununa gelmemek ve bol bol dua etmek.


Kitabı okurken gerçeklerin acılığından içiniz daralıp bırakmak isteyebilirsiniz. Birileri bunu bir ömür yaşıyorsa ben de okuyabilmeliyim diye düşünün ve bırakmayın lütfen. Yok ben katiyen 600 sayfa okuyamam diyorsanız, 1993 yapımı Claude Berri yönetmenliğindeki filmi de izleyebilirsiniz. Uzun ve iyi filmdir. Sonra televizyonu tekrar açıp fıtrattan bahsedenleri tekrar izlersiniz, izleyebilirseniz.

Bu arada Germinal Fransızca filizlenme, filizlenme zamanı demekmiş. Kitabı okuyanlar veya filmi izleyenlerde kitabın adını ve sonunu ayrıca yorumlarda tartışalım.



Kitabı İngilizce okumak için BURADAN.

15 Mayıs 2014 Perşembe

Yukarıda - Aşağıda

kaynak: t24.com

Yukarıda



Madenin girişinde bir merdiven var. Ara ara sedyeler çıkıyor yukarı. Üstleri örtülü. Bir adam orada bekliyor. Açıp sedyedekinin yüzüne bakıyor. Sonra örtüyor, taşıyanlar devam ediyor. Adam bir sonraki sedyeyi bekliyor. Madenciliğin doğasından bahsedenler 30 saat değil 1 saat beklesin o merdivenin başında. Sonra fıtrattan bahsetsin.


Aşağıda



Bir an karanlık, toz duman bir yerde hapsolduğumu hayal ediyorum. Yanımdaki 4-5 arkadaşımın yavaş yavaş öldüğünü, maskelerin tükendiği yerde oksijen için yere yattığımı, oksijeni tüketmemek için konuşmadığımı, dokunarak yokladığım arkadaşımın artık bana tepki vermediğini, yerin derinliklerinin sesinden başka ses duymadığımı, maskeme ekmeğime sarılıp saatlerce ölümümü beklediğimi görüyorum. Dışardakiler benim nerede olduğumu, içerde olup olmadığımı bile bilmiyor. İşte kaç kişini can çekiştiğini bile bilmeyen maden işletmesini öve öve bitiremeyenler on beş yıl değil on beş gün bu korkuyla yaşayıp öyle son moda iş güvenliği kanunundan bahsetsin.



Çok üzgünüm, çok kızgınım.




6 Mayıs 2014 Salı

Richard House'un Favori Beş Kitabı


Richard House'un adını büyük ihtimalle duymamışsınızdır. Oysa House yazar, sanatçı, film yapımcısı, akademisyen… Dört karanlık macera romanın yazarı olan House bu sene The Kills romanıyla İngilizce yazının en saygın ödüllerinden Man Booker Ödülü'nünün uzun listesine de girdi. Halen hocalık yaptığı Birmigham Üniversitesi'nin Old Joe dergisine göre House'un en sevdiği romanlar listesi ise aşağıdaki gibi: 

"En Sevdiğim Kitaplar

“Bu beş yazarın büyük hayranıyım. Üslupları özgün, baştan çıkarıcı, ve üstün; dünya hakkında yazarken ise mizah, dehşet ve hepsinden iyisi insanlık sergiliyorlar. 

Libra, Don DeLilo 

Birinci sırada ve en önde Don DeLillo gelmeli. Bu kitap bal gibi (eğer daha ağır bir şey isterseniz, Underworld'ü seçin). Kennedy süikastinden bu yana 50 yıl geçti ve işte paranoya ve acıyla zekice oynayan roman işte burada.

We Tell Ourselves Stories in Order to Live, Joan Didion

Joan Didion herkes için zorunlu okuma listesinde olmalı. Burada korkutucu bir açık yüreklilik ve dürüstlük var, başlık bile tek başına eserin havasını ortaya kokuyor. Bu usta işi: Dil nasıl böyle söylevsel özlülükle kullanılabilir ve yine de kalbinizde bir delik açma gücüne sahip olabilir?

No Lease on Life, Lynne Tillman

Lynne Tillman dünyanın en iyi saklanmış yazın sırlarından biri. No Lease on Life Joyce'un Ulysses (bir adam, bir gün, bir şehir) için duyduğu kibirli gururla oynuyor ve bir sonraki takvim günü başlıyor. Karakteri Elizabeth, New York'ta bir tam gün boyunca aşk ve hüsran ile pazarlık ediyor. Şehre gelen her ziyaretçiye girişinda bu kitap verilmeli. Aslında pek bir şey olmuyor yine de bunu fark etmeyeceksiniz.

2666, Roberto Bolano

Bolano, bir grup akademisyenin yaramaz davranışları, birbirlerine aşık olup birbirlerinden ve konularından soğumalarıyla başlayan kaybetmenin öz bir tarihini sunuyor. Roman ustalıklı, iç karartıcı ve şiddetle delik deşik (dikkat edin).

The Danzşg Triology*, Gunter Grass (Danzig Üçlemesi)

Gunter Grass'ın Teneke Trampet'ini de içeren Danzig Üçlemesindeki bu romanlar, Bolano gibi, kişisel ve siyasi tarihi haritalandıran tekil projeler. "


*Danzig Üçlemesi Teneke Trampet (1959), Kedi ve Fare (1961) ve Köpek Yılları (1963) adlı kitaplardan oluşur. Yazarın doğduğu şehir olan Danzig'in Polonya'ya katılmasıyla sonuçlanan savaş dönemini konu alır.


Sunum & Çeviri: BA
Kaynak: Old Joe The University of Birmingham's Alumni Magazine, Bahar 2014, sy. 11.