Zülfü Livaneli'nin 2009 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı kazanmış romanı Son Ada mutlu mesut yaşayıp giden bir adayı, bir diktatörün gelip nasıl tekniklerle cehenneme çevirdiğini anlatan alegorik bir eser. Yani mesajını doğrudan değil, sembollerle, somutlaştırarak veriyor. Kanımca bu romanda bir ada bir ülkeyi, adanın kırk hanede kain sakinleri halkı, içlerinden 1 numara sermayeyi, yazar muhalif aydınları, Lara öngörülü, kırılgan ama güçlü kadınları, anlatıcı korkak muhalifleri, bakkalın oğlu umulmadık kahramanları, başkan güce tapan ve kendi çıkarını her şeyin üstünde tutan diktatörü, Başkan'ın adamları iktidarın emrindeki silahlı kuvvetleri temsil ediyor.

Romanda beni en çok etkileyen ise bunların yanında
diktatörün konuşmaları oldu. Her cümlesine demokrasi ve medeniyet diye başlayıp
sonunda ölüm ve şiddet çağrısı yapan diktatörün sözleri o kadar tanıdık ki...
Bütün bu alegorinin, kurgunun içinde her şey gerçek olsa da bu söylem
gepgerçek, elle tutulur derecede gerçek.
Kitabın konusu böyleyken böyle. Anlatımı ve yaratıcılığı ise
ayrı konular. Bazı okuyucular kitabın klişelerle dolu olduğunu söylemiş. Ben de
olaylar gelişsin diye bazı teknik olarak mümkün olmayan şeylerin kurguda yer
bulduğunu söyleyebilirim. Ancak yazarın esas mesajının anlaşılması için
olayları ve dili olabildiğince sade tutma eğiliminin bunda etkili olduğunu
düşünüyorum. Olaylar gerçekten klişe de olabilir fakat bu klişeler hergün
dünyanın bir tarafında tekrar tekrar yaşanıyorsa yazarı da pek yeremem.
Bu bizi başka bir eşeltiriye; yazarın aşırı mesaj kaygısı
taşıdığına götürüyor. Doğru, Son Ada'nın anlatmak istediği bir şey var ve buna
hizmet etmeyen tek satıra yer vermemiş yazar. Bu roman edebiyatın sanatlı
tarafının, uçsuz bucaksız hayallerimizin yaratıcılığının veya yıllar boyu süren
titiz araştırmalarımızdan damıtarak elde ettiklerimizin eseri değil. Acı
tecrübelerin; duyarlıklı, özgürlükçü bir aydının kaygısının ürünü. Kimilerinin
George Orwell’ın Hayvan Çiftliği’ne benzettiği bu roman bir değil birçok mesajı
bir arada sunuyor. Tempolu, sade ve akıcı anlatımıyla, ifadedeki gücüyle
okuyucuyu hiç zorlamadan derdini aktarıyor.
Her yaştan her türlü insanın okuyabileceği bu kıymetli romanı okumanızı şiddetle - yoo şiddete karşıyız - hararetle öneriyorum.