3 Ağustos 2014 Pazar

Solaris

Bilimkurgu diyince aklımıza hemen uzaylılar gelir. Bu uzaylıların genelde bizim gibi iki kolu iki bacağı vardır ve sözleri normalden biraz daha iridir. Bir adım ileri gidersek uzaylılar canavara benzer, iri böcekler gibi düşünebiliriz.

Bilimkurgu edebiyattan ne okumalıyım diye araştırdığınızda karşınıza çıkan ilk kitaplardan biri de Stanislaw Lem'in Solaris'idir. Solaris, Terran gezegeninden gelen insanlar tarafından uzun süredir incelenmekte olan bir gezegendir ve roman da Kelvin'in Solaris'i inceleyen ekibe destek vermek için bu gezegene doğru yaptığı uzay yolculuğu ile başlar. Romanın ilk sayfalarında her şey bir bilimkurgudan bekleyeceğiniz gibi devam eder ve siz uzaylıların uzay istasyonunun koridorlarını istila etmesini beklerken işin aslının farklı olduğunu anlarsınız. Uzay istasyonundakiler ya ölmüş ya çıldırmıştır ya da çıldırmamaya çalışmaktadır. Ortalıkta uzaylılar yoktur, düşmanlar, ani keşifler, tüm dünyanın gözlerini dikkatle diktiği çalışmalar, kahramanlıklar yoktur. Solaris'in neden önemli bir bilimkurgu kitabı olduğunu anlamaya başlarsınız.

Romanın İletişim Yayınları'ndan çıkan baskısında (resimdeki kitap) tam anlar gibi olurken içinde kaybolduğum bir önsözü var. Bu önsözde özetle romanın büyük felsefelere ve psikolojik kuramlara göndermelerde bulunduğu, bunlar hakkında akıl yürüttüğü söyleniyor. Bense bu romanın iki yönünden çok etkilendim. Birincisi yazarın hayal gücü ve yarattığı evren. Solaris plazmaya benzer bir okyanusla kaplı, bu plazma sürekli dalgalanıyor, çalkalanıyor. Bu dalgaların kasın kasılması gibi reaksiyon verdiği fark ediliyor ama neye reaksiyon veriyor, neden ve bu tepki ne işe yarıyor anlaşılamamış. Tüm gezegen tek bir canlı, koca bir tek hücreli gibi. Aynı zamanda canlı mı o da kesin değil. İşin ilginç yanı gezegeni izleyenler bilinçlerinin gerisinde tuttukları sırları, korkuları bir bir karşılarında görüyorlar. Bunlar halisünasyon değil, karşınızda duran eski sevgilinizi yıllar evvel öldüğü halde tekrar öldürebiliyorsunuz ama ertesi sabah her şey baştan başlıyor. Solaris'in gönderdiği bu canlı kabuslar araştırmacıların bir maddeden zehirlenmelerinin sonucu mu? Tamamen psikolojik bir bozukluk mu? Gezegenin bir iletişim kurma şekli mi yoksa savaş yöntemi mi?

Kitabın beni etkileyen ikinci yönü de bu oldu. Tüm bu belirsizlikler karşısında çaresiz kalıyorsunuz. Bir an bu dev plazmanın canlı olduğunu, kendisini araştıranların zihnine girerek onların korkularıyla dalga geçtiğini düşünüyor, sonra bu okyanusun bir bilinci olmadığına, kabuslarda payın okyanus kadar kabusu görenin olduğuna kanaat getiriyorsunuz. Benim için bu romanın en anlamlı noktası da burada yatıyor: Bir gün bir uzaylı görsek kendi bilincimizle onu algılayabilecek miyiz? Onu anlayıp onunla iletişim kurabilecek miyiz? Kendi bilincimizi ve zihnimizi karşılatığımız varlıktan ayrı tutabilir miyiz? Onun hakkında nesnel bir şey söyleyebilir miyiz?


Zihin açıcı, yavaş yavaş okunup sindirilmesi gereken bir roman. Romanın yavaş okunmasını gerektiren bir başka neden de yaratılan evrenin garipliği. Çift güneşli dev bir plazmik gezegenin canlı ve bilinçli olup olmadığını düşünürken somut kabuslarla baş etmeye çalışmak hayal gücünü çok yoruyor. Bir kitabı çok beğensem de genelde kitaptan uyarlanan filmin peşine düşmem. Oysa bu romanı okur okumaz filmleri izlemek istedim, hem de hepsini. Çünkü benden başkalarının nasıl hayal ettiğini, ne anladığını öğrenmeye muhtaçtım. Ne kadar zorlarsam zorlayayım bazı şeyleri tam kavrayamamıştım. Başkalarının kavrayışlarını merak ediyordum. Yukarıda tanıtımını gördüğünüz Steven Soderbergh'in 2002 yapımı Solaris filmini izledim, size de tavsiye ederim.

Kitabın hiç kolay bir dili yok ve zor okunuyor. Bunun bir nedeni bu garip evreni yazarın ana dilinde anlattığı gibi çevirmenin zor olması olabilir. Ayrıca kitabın aslından çevirilindiğinden de emin değilim. İngilizce çevirilerden faydalanılmışa bu da akıcılığın bozulmasına neden olmuş olabilir. Okuduğuma göre Lem kitabın İngilizce çevirisinden hiç memnun kalmamış zamanında.

Özetle bilimkurgunun psikolojik ve felsefik tarafıyla tanışmak ve zihninize egzersiz yaptırmak isterseniz okumanız gereken kitap Solaris. Ben bu kitabı okuduğuma çok memnunum ve bana bir şeyler kattığını hissediyorum. Size de tavsiye ederim.

9 yorum:

  1. Bilimkurguyu cok severim, bu kitabi hep merak etmisimdir simdi okumaya karar verdim, bir de vakif serisi var, ona ne diyorsun?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O seriyi okumayı çok istiyorum ama uzunluğu gözümü korkutuyor. Bir gün binlerce sayfa okumaya cesaret edebilirsem bir Savaş ve Barış iki Vakıf serisi.

      Sil
  2. rusiyalı film yapımcısı Tarkovskinin bu romana çektiği filmi izlemeği şiddetle öneririm. İzlediyiniz film tam olarak anlatmamakla beraber aynı zamanda aktör performansı da pek zayıf. Sovyet filmi olan Solyaris zamanında çok ün yaptı ve çok ustaca yapılmış. Stanislav Lemin diğer eserlerinde de aynen anlattığınız gibi insanın hayal gücü çok zorlanıyor ve çok da gelişiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O filmi biliyorum, hatta bir tane daha da eski olan film var. Onları da izlemek istiyorum aklımda. Ben bu filmi de beğendim aslında, oyunculuklar beni rahatsız etmedi.

      Sil
  3. Ben de bu kitabı taze taze okudum. Gerçekten bilim kurguya çok farklı bir bakış açısı getirmiş kitap. Bazı kısımlarda hayal etmek zor olsa da kurulan evren bir hayli ilginç geldi bana. Bir an okunanların gerçek olduğu düşündüm; insanlığın durumu, bilim dünyasının tepkisi nasıl olurdu tam kestiremedim. İyi ki okuduğum kitaplardandı. Güzel yorumunuz için kaleminize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler! Ben kitabı okuyalı iki sene oluyor ama ancak hazmedip fikirlerimi toparlayıp yazabildim. Gerçekten de düşündüren, zorlayan bir kitap. Burada yazdıklarım ancak süze bildiklerim. Daha donanımlı, araştıran bir okuyucu daha fazla şey de çıkarabilirdi.

      Sil
  4. Hoşgeldiniz. O etkinlik de ne, nerede?

    YanıtlaSil
  5. Filmini severek izlemiştim.Sonrasında okumak ne denli tat verir bilemedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Solaris roman olarak o kadar acayip ki hiçbir film uyarlaması onu tamamen anlatamaz gibi geliyor. 3. hatta 4. kere film yapılsa yeni yorumlarla çok farklı filmler ortaya çıkabilir. Bu yüzden eğer konuyu beğendiysen romanı okumanı öneririm.

      Sil

Söyleyecek sözü olanlara bayılırım! :)