|  | 
| Kaynak: birmighampost.net | 
David
 Lodge, Türkiye'de de birçok kitabı yayınlanmış, önemli ödüller 
kazanmış, edebi eserlerinin yanı sıra akademik kişiliği ve 
sosyal/siyasal aktivizmiyle de saygı duyulan bir yazar, bir edebiyat 
profesörü, bir eleştirmen ve bir Birminghamlı. 1935 Londra doğumlu 
İngiliz yazar, Birmingham Üniversitesi'nde 1960 yılında doktora 
öğrencisi olarak başladığı akademik hayatına 1987 yılında emekli 
oluncaya kadar devam etmiş. Hala üniversitenin ana yerleşkesinin 
bulunduğu Edgbaston semtinde oturuyor. İkinci Dünya Savaşı'nın 
zorluklarıyla geçen çocukluğu, savaş sonrasında yaşanan ekonomik ve 
sosyal sarsıntılar ve belki de sanayi-işçi şehri Birmingham'da geçirdiği
 uzun yılların etkisiyle eserlerinde sosyal sınıf bilincine, akademik 
yaşama ve sosyoekonomik konulara yer veriyor. İşte "alumni" olmaktan 
gurur duyduğum bu edebiyat adamının Birmingham Üniversitesi'nin 
yayınladığı "The Birmingham Magazine"de yer alan yazısı... 
"En Sevdiğim Kitaplar 
“Harika
 bir kitabın sınaması, tekrarlanmış yeniden okumalara dayanmasıdır” diye
 açıklıyor Profesör David Lodge, 16 önemli roman yazmış olan ödüllü ve 
seçkin yazar. Burada da en çok tavsiye ettiği 5 okumadan bahsediyor. 
Emma, Jane Austen
Kitaba
 başladığında ‘Hiç kimse değilse bile benim çok seveceğim bir kadın 
kahraman seçeceğim.’ dedi Jane Austen. Emma’nın çeşitli 
sevilemeyebilecek kişisel özelliklerinin olduğu doğru ama aslında 
yaratıcısı gibi Emma da iyi niyetli, nüktedanlık ve zekâ bahşedilmiş 
biri ve kişisel özellikleri sonunda onun nihai mutluluğunu istememize 
neden oluyor. Sonraki okumalarda hikâyedeki hiç sonu gelmeyen yeni ironi
 ve ince tarafları takdir ediyoruz. Bu Jane Austen’ın en mükemmel 
romanı.
Ulysses, James Joyce
Bu
 roman, genel okuyucunun gözünü korkutur ama yazarların en sevdiği 
kitaplar listesinde de değişmez şekilde yerini alır. Bu, Homeros'un 
kahramanı Ulysses'in (Odysseus olarak da bilinir) maceralarını genelde 
komik ve parodivari bir tarzda yeniden canlandıran bir grup Dublinlinin 
hayatındaki bir günün, 16 Haziran 1904, hikayesidir. Çağdaş bir hikayeyi
 ilk klasiklerden birinin üstüne oturtma fikri benim de aralarında 
olduğum birçokları tarafından taklit edilmiştir. Joyce'un bilinç akışını
 temsil etmedeki yenilikçi tekniği ve cinsellik konusundaki daha önce 
görülmemiş açık kâlpliliği de eşit derecede etkileyicidir. Bu kitabı 
dikkatlice ve iyi bir rehber eşliğinde okumak kendi içinde bir 
eğitimdir.
Bleak House, Charles Dickens (Kasvetli Ev)
Bu, Dickens'ın dehasının unsurlarını örneklendiriyor: Viktorya dönemi toplumunun eleştirisindeki destansı kapsam, hatırda kalıcı karakterler, kahkaha attıran komedi, güçlü melodram, karmaşık olay örgüsü içinde kendi kendine yolunu bulan bir hak edilmiş ceza hissi; kişi, yer ve havaya ait harika betimlemeler. Ayrıca çalışmalarında sadece burada görülen şekilde iki anlatı yöntemi (birinci şahıs ve anlatıcı) iç içe geçiyor. Lord Chancellor'un Londra'nın yağmur, çamur ve sisini sembolik olarak yönettiği açılış bölümünden başlayarak dayanılmaz bir çekicilik ortaya koyuyor.
Bu, Dickens'ın dehasının unsurlarını örneklendiriyor: Viktorya dönemi toplumunun eleştirisindeki destansı kapsam, hatırda kalıcı karakterler, kahkaha attıran komedi, güçlü melodram, karmaşık olay örgüsü içinde kendi kendine yolunu bulan bir hak edilmiş ceza hissi; kişi, yer ve havaya ait harika betimlemeler. Ayrıca çalışmalarında sadece burada görülen şekilde iki anlatı yöntemi (birinci şahıs ve anlatıcı) iç içe geçiyor. Lord Chancellor'un Londra'nın yağmur, çamur ve sisini sembolik olarak yönettiği açılış bölümünden başlayarak dayanılmaz bir çekicilik ortaya koyuyor.
Vile Bodies, Evelyn Waugh
Waugh
 20. yüzyılda medeni değerlerin giderek hızlanan parçalanışı olarak 
algıladığı şeye saplantılıydı ama bu görüşü mit ve sembollerle ifade 
etmek yerine, bunu karakterleri saldırganca, havalı bir umursamazlıkla 
birbirini aldatan, ihanet eden ve yaralayan komik pikaresk romanlara 
yansıttı. Bunun etkisi hem eğlenceli hem şok edici. Ben on beş 
yaşımdayken, önce 1920'lerin "Bright Young Things"inin* aşırıkları 
hakkında olan Vile Bodies'i okumuştum. O zaman keyif vermişti ve ondan 
beri de hep öyle oldu.
Slaughterhouse 5, Kurt Vonnegut (Mezbaha No.5)
İkinci
 Dünya Savaşı sırasında ben dört ila on yaşları arasındaydım ama savaş 
hatıralarımda ve tutumumda bazı romanlarıma da yansıyan izler bıraktı. 
Kurt Vonnegut çok daha dramatik ve tehlikeli bir kişisel deneyim 
üzerinden eser veriyor; 1944 yılının sonundaki Bulge Savaşı'nda ele 
geçirilen genç bir Amerikalı asker ve müttefik güçlerin son hava 
saldırından biriyle mahvolan Dresden'de bir savaş esiri olma 
deneyiminden. Vonnegut bu ürkütücü konuya tuhaf bir bilimkurgu tavrıyla 
cesurca yaklaşıyor. Vonnegut'ın kendisi de gerçeklik ilüzyonunu yapıp 
bozarak romanında görünüyor. Bu kendi süreçleriyle olduğu kadar dünyayla
 da ilgili bir roman - eğlenceli, dokunaklı ve zihin açıcı."
Benim bu yazıyı hazırladığım gün (28 Ocak) aynı zamanda Lodge'un doğum günüymüş. İşte bu güzel oldu:)
Benim bu yazıyı hazırladığım gün (28 Ocak) aynı zamanda Lodge'un doğum günüymüş. İşte bu güzel oldu:)
*Dejenere, zengin ve bohem aristokrat gençler ve onların yaşam tarzını özetleyen kavram. 
Sunum&Çeviri: BA     Kaynak: The Birmingham Magazine, sayı 23 2011-12, sayfa 28.

 
 















