Şu tarih mevzusuna bir girdim, çıkamadım... Bu sefer bugünkü kitapçı ziyaretimde "Bu ne renk cümbüşü böyle!?" diye yanaştığım stantta gördüğüm envai çeşit "Osmanlı" romanları neden oldu. Adettir bir Türk klasiği dizi olur hemen kitaplar arka arkaya baskıya girer, bir dönem dizisi çekilir derhal o dönemle ilgili kitaplar moda olur. Hatta şaşırtıcı şekilde hemen yeni yazılmış kitaplar ortaya çıkar. Özellikle Ecevit'in ölümünden sonra onlarca Ecevit kitabının raflara çıkmasını şaşkınlık içinde izlemiş, buna akıl erdirememiştim.
Boleyn Kızı filminde kullanılan kostümlerden biri |
Gregory kadar takdir ettiğim bir başka yazar da Amin Maalouf. Maalouf'un Işık Bahçeleri'ni ve Semerkant'ını okudum. Okuduğum edebi gücü en yüksek tarihi romanlardı diyebilirim. Tarihi arka plan kesinlikle güçlüydü. Bunun sağlanması için bol yan karakterler ile dönemin siyasi ve ekonomik ortamının betimlemelere yer verilmiş. Bunun biraz tempoyu düşürdüğünü itiraf edebilirim, ama kesinlikle sıkıcı değil! Ben Semerkant'ı biraz daha çok sevmiştim sanırım.
Ve Diğerleri...
Troia Surların Ardında - Clemence McLaren: Troya hikayesinin feminist versiyonu. Akıcı bir dil. Özenli bir baskı. (Ama tabi ki birkaç yazım hatası yok değil.)
Troia Surların Ardında - Clemence McLaren: Troya hikayesinin feminist versiyonu. Akıcı bir dil. Özenli bir baskı. (Ama tabi ki birkaç yazım hatası yok değil.)
Spartacus - Arthur Koestler: Çok sürükleyici, aynı zamanda gerçekçiydi. Zaten tarihi roman tabi gerçekçi olacak demeyin; bu antik dönemin olaylarına tanrıçalar, kehanetler, büyücüler filan karıştığı için bu isyanın böyle hayatta kalma ve iktidar mücadelesi olarak anlatılması hoşuma gitti. Güneş Devleti'nin bir ütopya değil bir destansı başarısızlık olması da önemli.
Fedailerin Kalesi Alamut - Wladimir Bartol: Her şeyden önce konusu çok enteresan: Hasan Sabbah ve Haşhaşiler. Kurgusu o kadar güçlü ki sanki tarih kitapları bu romana göre yazılmış gibi geldi. Yan karakterler de çok sağlamdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Söyleyecek sözü olanlara bayılırım! :)