Kaynak: blogs.agu.org |
Kitaplar üzerine yazıyorum aslında ama bugün kısmen bunun dışına çıkacağım. Bir kitaptan, bir filmden ve bir belgeselden bahsedeceğim. Ortak noktaları içlerindeki çocuksu bir bilgi tutkusu, kainatın gerçekleri karşısında duyulan saf bir hayranlık ve saygı, kolay anlaşılan etkileyici bir sunum. Bütün bunları bu eserlere kazandıransa parlak bilim insanı, astronomi profesörü, fen bilimlerinin gülen yüzü: Carl Sagan.
Bir Kitap: Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı
Bu Sagan'ın en meşhur kitaplarından biri. Adını Orta Çağ Avrupası'ndaki cadı avlarına tepki olarak 1656 yılında yazılmış olan Thomas Ady'nin A Candle in the Dark (Karanlıkta Bir Mum) isimli kitabından alıyor. Kitabın aralarında çocukların da bulunduğu milyonlarca masumun hiçbir kanıt yokken, para, güç, kişisel çıkar ve otorite için yakılarak öldürülmesini eleştirmesi gibi, Sagan'da yine aynı amaçlarla çağımızda insanların kolay inanırlıklarının ve ilkel istek ve ihtiyaçlarının sömürülmesine, insanların aldatılıp daha umutsuz ve mutsuz bir duruma itilmesine karşı çıkıyor. Kendimizi şarlatanlardan korumak için eleştirel düşünceyi, merakı ve kuşkuculuğu nasıl kullanabileceğimizi anlatıyor. Bu arada verdiği örneklerle birçok aldatmacayı gün ışığına çıkarıyor. Bu aldatmacaların içinde neler mi var? Uzaylılarca kaçırılma hikayeleri, dini metinlerdeki şifreler, her türlü fal, ruhlar alemiyle temas, uzaylılarla bağlantı kurma, algı ötesi yolculuk, ruh-beden değiştirme, tılsım, büyü, üfürükçülük, bunlarla şifa verme... Bu listenin bu kadar uzun olması üzücü.
Yazar sık sık Musevi be Hıristiyan inancından hurafeleri de örnekleyerek çürütüyor. Mesela Meryem Ana'nın sıradan insanlara görünerek nispeten basit bir istekte bulunması - adına sunak yapılması veya vergilerin zamanında ödenmesi (!) gibi. Sanırım İslam'la ilgili yeterince bilgisi olmadığı için buradan pek örnek vermiyor. Ama kadınların dövülebileceğini fetva eden kimi dini otoriteleri, cin çıkarmak bahanesiyle kadınlarla ilişkiye giren hocaları, arsası istimlâk edilmesin diye üstüne bir "yatır" konduranları, birkaç üniversitelinin şaka amaçlı yazdıkları "Bardakçı Baba Türbesi" yazısının şifa bulma umuduyla insanların akın ettiği bir yere dönüşmesini, geleceği görebildiği halde neden at yarışı veya loto oynayarak değil de insanların parasını alarak geçindiğini anlamadığım medyumları görünce ne İslamiyet'in ne ülkemizin şarlatanlık yarışında geri kalmadığını görüyorum.
Sagan çok akıcı, kolay anlaşılan, ilginç örneklerle dolu bir kitapla yalan, boş inanç ve çakma bilimin gerçek bilimden nasıl ayırt edileceğini, şarlatanların foyasının nasıl ortaya çıkarılacağını bilimsel yöntemlerle anlatıyor. İddialarını bilimsel testlerle karşılaştırıyor, iddialardaki boşlukları akıl yürütme ve soru sorma yöntemleriyle ortaya koyuyor, iddiaları açıklayıcı gerçek üstü değil bilakis son derece doğal ve basit nedenler sunuyor. Hiç kibirli ve dominant bir tavrı olmamasına rağmen okuduğunuz astroloji sayfaları ve baktırdığınız kahve falları için suçluluk duyuyorsunuz. Gerçek olmadıklarını biliyoruz; sadece eğlence olsun diye yapıyoruz belki ama bunlara inanan ve inanları sömüren çok insan var. Onların ekmeğine yağ sürdüğünüz, aynı sürede gerçeklerin ve bilimin kat kat eğlenceli dünyasına bir şans vermediğiniz için kendinizi kötü hissediyorsunuz.
İlk iki bölüm kitabın amacını ve mantığını anlatmaya adandığı için biraz kendini tekrarlayan ve durağan bölümler gibi gelebilir ama sonra eğlence başlıyor. Ben özellikle cadı avlarının iç yüzünü, UFO'lar ve uzaylılarla ilgili iddiaların bilimsel açıklamalarını (hayır uzaylılarca kaçırılmak diye bir şey yok:)), sanrılar ile sözde ölüler dünyası arasındaki bağı anlattığı bölümleri çok sevdim. Genel olarak "En hakiki mürşit ilimdir" ilkesine bayıldım.
Aşağıda kitabın orjinalini .pdf formatında bulabilirsiniz. Türkçesini isteyenler için Tübitak Popüler Bilim Yayınları çok ucuz :)
Bir Film: Contact (Mesaj)
1997 yapımı olan ve başrolleri Jodie Foster ile Matthew McConaughey'in paylaştığı Contact filmi, Carl Sagan'ın 1987 yılında yayınlanan aynı isimli bilimkurgu romanın sinema uyarlaması. Sagan bu filmin öyküsünü de yazmış.
Hikâye, diğer galaksilerde yaşayan akıllı varlıkların tespit edilebilmesi için büyük radyo radarlarla düzenli şekilde bir taranması projesinin sessiz sedasız uzun yıllar devam etmesiyle başlıyor. Projenin işe yaramaz olduğu düşünülürken evrenin derinliklerinden gelen ve kendini tekrarlayan radyo dalgaları tespit ediliyor ve olaylar gelişiyor.
Filmin güzel yanı, bu tip bilimkurgularda, özellikle günümüzde, kullanılan müthiş görsel efektler ya da yaratıcı kostüm ve makyaj tasarımları değil. Belki de tam bu noktadaki sadelik ve ayakların yere basması filme eskimeyen bir güzellik veriyor. Filmin en güçlü noktası Sagan'ın yazdığı hikâyesi. Hikâyedeki radar projesi, alınan ilk mesaj, dünyanın tepkisi ve uzaydaki boyutlarla solucan delikleri gibi parçalar gerçeğe dayanıyor. Örneğin olası mesajları tespit etmek için kurulan dev radarlar gerçekten de SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşamı Araştırma) programı çerçevesinde 1960'lardan günümüze değin kullanıldı. SETI çalışmalarında yer alan ve kariyerini uzay araştırmalarında yapmış olan Sagan'ın bilimkurgu meselesinin kurgu kadar bilim kısmında da doyurucu olması şaşırtıcı değil. Birçok bilimkurgu kitabı bu öyküye kıyasla "fantezi" kalıyor. Üstelik filmin kimi bölümleri din, insanın biricikliği, köktencilik gibi konularda önemli mesajlar de içeriyor.
Hikâye, diğer galaksilerde yaşayan akıllı varlıkların tespit edilebilmesi için büyük radyo radarlarla düzenli şekilde bir taranması projesinin sessiz sedasız uzun yıllar devam etmesiyle başlıyor. Projenin işe yaramaz olduğu düşünülürken evrenin derinliklerinden gelen ve kendini tekrarlayan radyo dalgaları tespit ediliyor ve olaylar gelişiyor.
Filmin güzel yanı, bu tip bilimkurgularda, özellikle günümüzde, kullanılan müthiş görsel efektler ya da yaratıcı kostüm ve makyaj tasarımları değil. Belki de tam bu noktadaki sadelik ve ayakların yere basması filme eskimeyen bir güzellik veriyor. Filmin en güçlü noktası Sagan'ın yazdığı hikâyesi. Hikâyedeki radar projesi, alınan ilk mesaj, dünyanın tepkisi ve uzaydaki boyutlarla solucan delikleri gibi parçalar gerçeğe dayanıyor. Örneğin olası mesajları tespit etmek için kurulan dev radarlar gerçekten de SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşamı Araştırma) programı çerçevesinde 1960'lardan günümüze değin kullanıldı. SETI çalışmalarında yer alan ve kariyerini uzay araştırmalarında yapmış olan Sagan'ın bilimkurgu meselesinin kurgu kadar bilim kısmında da doyurucu olması şaşırtıcı değil. Birçok bilimkurgu kitabı bu öyküye kıyasla "fantezi" kalıyor. Üstelik filmin kimi bölümleri din, insanın biricikliği, köktencilik gibi konularda önemli mesajlar de içeriyor.
Filmi sevmemin bir başka nedeni, ünlü televizyoncuların (mesela Larry King, Jay Leno, Robert Novak), Biyolog Ann Duryan, Amerikalı Siyasetçi Geraldine Ferraro ve ABD eski Başkanı Clinton'ın (görüntüleri dijital olarak oluşturulmuş) filmde yer alması. Bu, güçlü bilimsel altyapının inandırıcılığıyla birleşince müthiş bir gerçeklik hissi veriyor.
Buraya bir fragmanını koymak istedim ama fragmanları fazla detaylı, özet gibi. Filmin heyecanı kaçmasın; siz de benim gibi NASA tarafından tüm zamanların en iyi ikinci bilimkurgu filmi seçilen bu filmi bir mesaj geldiğinden başka bir şey bilmeden izlemeye başlayın :)
Bir Dizi Belgesel: Cosmos
Cosmos: A Personal Voyage,1980 yılında PBS için çekilmiş birer saatlik 13 bölümden oluşan bir belgesel dizisi. Evrenin ve Dünyanın oluşumu, Bing Bang, hayatın başlangıcı, evrim, doğal seçilim, Güneş Sistemi, Mars ve Venüs'ün yapısı, Voyager uzay aracının keşifleri, yıldızların hayat döngüsü (pulsarlar, kara delikler, kuasarlar), bilim tarihi, Eisntein'in Görecelilik Teoremi, boyut-zaman ilişkisi, akıl kavramı, insan beyni, dünya dışı akıllı yaşam, insanlığa ve dünyamıza karşı sorumluluklarımız gibi konuları ele alıyor.
Ben bunları sayarken sizin içiniz daraldıysa buna kanmayın. Efsaneler, popüler kültür, günlük hayattan örnekler ve harika görsellerle Sagan'ın çocuksu hevesi birleşince 2-3 bölümü bir arada izliyorsunuz. "30 yıl önce çekilen belgesel ne işe yarar?!" da demeyin. Birincisi, evrenin yapısı, doğal seçilim, dünyanın oluşumu gibi konularda son 30 yılda değişen bir şey olmadı, milyarlarca yıldır bunlar hep aynı... İkincisi, gerektiğinde bölüm sonlarında güncellemeler yapılmış. Bu bölümlerde Sagan'ı kır saçlarıyla görüyoruz. Üçüncüsü, çekildiğinde zamanının o kadar ilerisindeymiş ki, kıyafetler ve saç modelleri dışında dizinin geçtiğimiz yıllarda çekilmiş olduğuna inanmak mümkün. Burada ufak bir not: Geçen yaz Neil deGrasse Tyson'ın sunacağı yeni bir "Cosmos" serisinin çekileceği duyuruldu.
Cosmos'la tanışmam ortaokulda İngilizce öğretmenimizin sınıfta bir bölümünü izletmesiyle oldu. Sagan'ın o tane tane İngilizcesini kâh anlıyor kâh da anlamayıp kendimizi görüntülerin büyüsüne kaptırıyorduk. Yani Türkçe alt yazılı olmayan versiyonları da korkmadan izlenebilir. Ayrıca isteyenler belgeseli Sagan'ın Türkçeye de çevrilmiş olan Kozmos: Evrenin ve Yaşamın Sırları adlı kitabıyla destekleyebilir.
Belgeseli internetten izleyebilirsiniz. Görüntü ve ses kalitesi açısından DVD'de ısrarlıyım ama nereden bulursunuz bilemem. (Amazon?) Ben Türkiye'deki en büyük DVD dükkânlarında görmedim, taa Meksikalardan aldım. Bu vesileyle zır zop, her tür Hollywood yapımını ve "Dünyanın Sonu: 2012" gibi saçma hurafeleri burnumuza dayayan ama Emmy (1981) ve Peabody (1980) Ödüllü, IMDB skoru 9,5/10 olan, 60 ülkede 600 milyondan fazla insanın izlediği bu klasiği satmayan kültür-sanat sektörümüze teessüflerimi sunuyorum!
Mart 2014 Güncellemesi
Cosmos: Bir Uzay Serüveni, Neil deGrasse Tyson tarafından yeniden çekildi. National Geographic Channel'da her cumartesi saat 21:00'de izleyebilirsiniz.
Mart 2014 Güncellemesi
Cosmos: Bir Uzay Serüveni, Neil deGrasse Tyson tarafından yeniden çekildi. National Geographic Channel'da her cumartesi saat 21:00'de izleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Söyleyecek sözü olanlara bayılırım! :)